İstila Başlasın!

Bir virüs hayatımızı değiştirmek üzere…
Açgözlü ilaç şirketlerinin kontrolünü kaybettiği bu virüs insanları ve hayvanları zombilere dönüştürmeye başladı…
Virüs kan yoluyla bulaşıyor. Virüsten etkilenenler gördükleri tüm canlılara saldırıyor ve onları yiyorlar. Ufak sıyrık ya da ısırıklardan sonra kaçabilen canlılar ise 10 dakika ile 60 dakika arasında zombiye dönüşüyorlar.
Zombiler koşabiliyor…
Zombiler ilk olarak 30 Aralık 2010’da, akşam saatlerinde görülmeye başlandı…
Hayatta kalanlar haberleşmeye çalışıyor...
1

Çatışma Sesleri, Çanakkale

Saatlerce şehir merkezi tarafından silah ve patlama sesleri duyduk. Askerlerin gelmiş olduğunu düşündük ve yanlarında güvende oluruz diye dışarı çıkmak istedik. Hazırlıklarımızı yaptıktan sonra pencereden etrafı kontrol ettim. Uzaklarda görünen enfeksiyonluların dışında ortalık sakindi. Apartmandaki diğerleriyle konuştuk. Onlar evde kalmayı tercih ettiler. Eğer geri dönersek korna çalacağımızı, jipimizi görürlerse kapıyı açmalarını istedik...

Apartman kapısındaki desteklerin kaldırılmasından sonra hızlıca dışarı çıktık ve jipimize bindik ve gaza bastım. Kolin Otel'in oraya kadar sahil kenarından ilerledik. Ortalıkta tek tük enfeksiyonlular varsa da ne olduklarını anlamadan onları geçtik. Kolin Otel'den sonra ise ana caddeye çıktık. Yolda gelişigüzel duran araçların arasından yavaşça geçtik. İki defa etrafımızı tehlikeli biçimde sardılar. Birinde hasarsız geçtik, diğerinde ise dört ya da beş tane enfeksiyonluya çarptık. Jipin önündeki demir bariyere hiç bu kadar şükretmemiştim...

Barbaros Mahallesine vardığımızda ortalık cehennem gibiydi. Yanan binalar, arabalar, paramparça olmuş enfeksiyonlu ve asker cesetleri her yerdeydi. Yanan askeri kamyonların ve iki tane tankın yanından geçtikten sonra askerlerin bize koruma sağlaması fikri ilk baştaki kadar iyi görünmemeye başladı. Bu noktaya kadar ilerlersek askerlere ulaşacağımızı ve kurtulacağımızı düşünerek ilerlemiştik. Şimdi ise şüphe korkumuza karışıyor ve zihnimizi kemiriyordu.

Cuma Pazarına ulaştığımızda ilerlemek oldukça zorlaştı. Askeri birlikler pazar yerinde kümelenmişlerdi. Sanki cehennemde bir kat daha inmiştik. Yanan askeri araçlardan bir tanesi tehlikeli bir yakınlıkta patladığında korkumdan direksiyonu kırdım ve bir araca çarptım. Kalabalıktan dolayı yavaş gitmem bizi kurtaran şeydi...

Tam o sırada Cuma Pazarının arkasını farkettik...

Bu noktadan sonra ne yaptığımı çok fazla hatırlamıyorum. İkiyüz ya da üçyüz kadar enfeksiyonlu pazarın arka tarafından bize doğru koşuyordu. Sanırım patlama sesiyle bize yöneldiler. Arabayı deli gibi kullandım, yoldaki araçlara çarpmadan ilerlemeyi başardım...

Tekrar eve geldik, kornayı çaldık ve apartmanın kapısını açılmasını bekledik. Bu sırada bize doğru gelen dört tane yaratık gördük. Hemen aracı çalıştırdım ve üstlerine sürdüm. Eşim yandan koluma vururken ben deli gibi bağırıyordum.
Çarpışma sırasında duyduğum sesleri sanırım asla unutamayacağım. Bir kaç defa üstlerinden geçtim ve tekrar evin önüne döndüm. Kapıyı açmışlar bizi bekliyorlardı. Hemen içeri girdik...

Neler olduğunu ancak olayları apartman sakinlerine anlatırken farkettim. Sanırım yaratıklarla başedemeyen askerler geriye çekilmeye çalıştılar ancak orada da kurtulamadılar. Hala olanların şokundayız,  biraz şarap içip kendimize gelmeye çalıştık. ..

Onlarla askerler  bile baş edemiyorken biz ne yapacağız?

1 yorum:

Hunter

Ancak birlik olarak onlardan korunabiliriz.Savaş'ın dediğine göre Askerler burada bir hapisaneyi kurtarılmış bölge yapmışlar.Tekirdağ F tipi cezaevini.Gözetleme kulelerinde 2 ağır makineli asker ve 2 keskin nişancı duruyormuş.Duvarları geçemiyorlarmış.

Yorum Gönder